Mehmet Zâhid Kotku k.s. Hocamız. Âlimin Ölümü, Âlemin Ölümü Gibidir



“Âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir.”
Vefatının senesinde Mehmet Zâhid Kotku Hocamızı rahmetle anıyoruz.

HOCA EFENDİNİN RUHİ ŞERİFLERİNE 11 İHLAS BİR FATİHA İSTİRHAM EDERİZ.
ALLAH CC YOLLARINDAN AYIRMASIN. ŞEFAATLERİNE NAİL EYLESİN.

Aksakallı Anlatıyor,
9 yaşına  yeni girmişken bir takım sebeplerden sıkıntılı günler geçiriyordum.O yaşta hayatımız tam bir askeri yönetim nizamında gibiydi. Sonra normal olarak her çocuk gibi rahatsızlandım. Revire kaldırdılar. Bir müddet orada yattım. İğne vuruyorlardı. Bu yüzden de ilaç tedavisi devam etiğinden revirde kalıyordum. Kurallar vardı. Aslında revirde kalmak hoşuma da gidiyordu. En azından disiplin daha azdı. Hasta bakıcı, doktor ve bir de ben vardım. Daha 8 yaşını yeni doldurmuş tedavisi yapılan bir çocuğu sağlıklı, askeri disiplinin olduğu çocukların ve gençlerin arasına salacak kadarda merhametsiz değildiler.
.
Bir gece yine uyudum. Uykum da ilk önce Hazreti Muhammed s.a.v. efendimizi gördüm. Ona bakmaya doyulamıyordum. Heybetli bir duruşu ve güneş gibi yüzü vardı. Sohbet ettik. Bir şeyler anlattı. Beni aldı gezdirdi. Gezdirdiği yerler çok güzeldi. Ben oradan dönmek istemedim. Bulutların üstünde yürüyorduk.. Büyük bir genişlik ve ferahlık vardı. Efendimiz s.a.v. bana anlattı. Sıkılmamı hayatta doğru olmayı.ne olursa olsun her cepheden Allah için bakmayı anlattı. Her şeyin bir sebeple karşımıza çıkacağını ve bunlara sabretmem gerektiğini anlattı. Alemleri gezdirdi. Hele bir alem vardı ki orada beni yalnız bıraktı. Etrafıma baktım. Efendimizi bulamadım. Gökyüzü rengarenk kaplıydı. Önümde deniz vardı. berrak ve durgun dümdüz duruyordu. Karşımda yüksek dağlar vardı. Issızdı. Ama o ıssızlık mutlu ediyordu. Çevreme bakmaya doyamıyordum. Gök yüzünde yüksekte iki kuş vardı. Sessizce sanki yokmuş gibi dolaşıyorlardı. Sonra yürüdüm. Bir anda oradan çıktım.Uyanmıştım. Gece daha sabah olmamıştı. Fakat rüyamda o kadar uzun durdum ki bu bir kaç saat olamazdı. Uyandığımda etrafıma baktım karanlıktı ve kapıdan koridordaki az ışık gözüküyordu.




Bir müddet sonra yine uyudum. Bu sefer yüzü az daha zayıf nur yüzlü adam gözüktü. Bana sevimli, sevimli baktı. Bir müddet konuşmadı. Daha sonra az ve öz güzel sözler söyledi. Bir telefon kulübesi gösterdi. Yanında oturma bankında oturan iki kişi vardı. Devamındaki muhteviyatını şimdi anlatamıyacağım şekilde rüyam sonlandı. Şok olmuştum. Bir kaç gün etkisinden kendime gelemedim. İnanılmaz güzel ve harika hatta muhteşem ötesiydi.
Sonrasında revirde Hazreti Muhammed s.a.v. efendimizi ve diğer Nur yüzlü adamı bir  kere daha rüyamda gördüm.  Bir müddet Sonra revirden çıktım. Hayatın akışında yaşamaya devam ettim.

Yaşım 16'ya gelmişti. Bir gün aile dostumuzla İskenderpaşa'ya gittik. Bu benim için ilk olacaktı. Mehmed Zahid Kotku k.s. Hazretlerinin huzuruna çıkacak ve tanışacaktım. İsmini çok duymuştum. Tanışmak ve görmek mümkün olmamıştı. Vakit namazı kılındı. Sonra caminin hemen avlusunda bulunan evine gittik. Evin kapısında ziyarete gelen 4 kişi daha  vardı. Bizi içeri bir salona aldılar. Salonda bizden önce  gelmiş ve oturmuş insanlarda vardı. Daha farkında değildim. Ortam sessizleşti.bir lokum dağıtıldı. Edepten yüzüne bakılmazdı. Öyle söylenirdi. Zaten herkesin kafası eğikti. Genç idim ve merakımdan pekte bunlara riayet etmedim. Sonra kafamı kaldırdım ki baktığımda,  rüyama giren ikinci nur yüzlü adamın Mehmed Zahid Kotku k.s. Hazretleri olduğunu gördüm. Şok olmuştum.

Daha tanışmadan 8 yıl öncesi rüyamda buluşmuştuk. Toparlamaya emin olmaya çalışıyordum. O Mehmed Zahid Kotku k.s. Hazretleri idi. Toplumun içinde hiç konuşamasakta sessizce ruhuma fısıldar gibiydi. Bir kere daha meclisine gittim, Kendisinin çıktığından  görememiştim. Daha sonra bir Ramazan gecesi İskenderpaşa'da teravihe gittik. Mehmed Zahid Kotku k.s. Hazretleri teravihi kıldırdı. Çok uzun sürdü. Meğersem Hatim ile teravih kıldırıyormuş. Hoca Efendi bir müddet sonra vefat etti.Onun vefatı Ağir zamanın başlangıcıydı. İskender paşa ağlıyordu. İstanbul ağladı. Dünya ağladı. Alem ağladı. Mekanı cennet olsun. Resulullah'a s.a.v. yakın olsun. Tanıştıran Rabbime c.c. sonsuz Hamdolsun.


Cevat Akşit, Mehmed Zahid Kotku k.s. Hazretlerini anlatıyor

Hoca efendi’yi Zeyrek’teki Ümmü gülsüm Camii’ne müezzin olarak tayin edildiğimde, (1956) tanıdım. Hocam sanki güneş gibi parlıyordu. Elini öptüm. Hoca efendi bir daha elimi bırakmadı. "Sağda-solda dolaşma. Seni bana emanet ettiler" dedi.

Bugün Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin vefatının 30. yılı. O’nu rahmetle anıyor ve hasretle arıyoruz. Aralarında Cumhurbaşkanı, Başbakanlar, bakanlar, üniversite profesörleri gibi Türkiye’nin kalkınmasında emeği geçen insanları yetiştiren ve "Görünmeyen Üniversite" olarak isimlendirilen Mehmed Zahid Kotku hazretlerini anlatan ve O’nun icazetli talebesi olan Prof. Dr. Cevat Akşit diyor ki: "Benim babam vefat etmişti, Onun da iki kızı var, bir oğlu yoktu. Hocaefendi’nin hem müezzini, hem de manevi oğlu oldum. O’nu dinledim ve hep kazandım."


Denizli Yatağan’da 1000 kişiye ders veren müderris dedesinin el yazması tasavvufi notlarını sadeleştirirken ziyaret ettiğimiz ekranların sevilen Hocası Prof. Dr. Cevat Akşit, Fatih Zeyrek’te Ümmü gülsüm Camii’nde müezzin olarak tanıdığı hocası Mehmed Zahid Koktu hazretlerini şöyle anlatıyor: "Hocamın ismi Mehmed Zâhid, soyismi Kotku idi. Babası ona: "Oğlum Mehemmed!" diye hitap edermiş. Soyadının “mütevâzi" manasına geldiği nüfus cüzdanının başına not edilmiş. Hocam, 1897 yılında Bursa’da, kale içinde, Türkmenzâde Çıkmazı’ndaki baba evinde dünyaya gelmiş. Babası İbrahim Efendi ile annesi Sabire Hanım, Bursa’ya Kafkasya’dan hicret eden Müslümanlardan. Babası, Hamza Bey Medresesi’nde okumuş, muhtelif yerlerde imamlık yapmış, Peygamber Efendimizin sülâlesinden bir Seyyid’dir; 1929′da 76 yaşında Bursa’nın İzvat Köyü’nde vefat etmiş ve oraya defnolunmuş. Annesi Sabire Hanım, hocam 3 yaşında iken vefat etmiş.

Birinci dünya harbinde yıllarca askerlik

Hocaefendi ilk mektebi Oruç Bey İbtidaisinde okuyor, Maksem’deki İdadiye devam ediyor. Sonra Bursa Sanat Mektebi’ne giriyor. Bu esnada Birinci Cihan Harbi patlıyor ve 18 yaşında askere çağrılıyor. Çeşitli cephelerde senelerce çarpışıyor. Harpte çok tehlikeli günler yaşıyor ve hastalıklar atlatıyor. Ordunun Suriye’den çekilmesinden sonra, İstanbul’a dönüyor ve İstanbul’da yazıcı olarak vazifeye devam ediyor.

Ayasofya’dan Gümüşhanevi dergahına…
Dedesi ve babası tasavvuf ehli. Hocaefendi, bir Cuma Ayasofya camii’nde namazı edadan sonra, Gümüşhanevi Tekkesi’ne gidiyor. Şeyh Ömer Ziyâeddin Efendi’ye intisâb ediyor. Onun vefatından sonra Tekirdağlı Mustafa Feyzi Efendi’den manevi tahsile devam ediyor. 27 yaşında icazetnâme alıyor. Bu arada hafızlığını tamamlıyor. Hocasının işaretiyle kasaba ve köylerde dini hizmete başlıyor. Tekkeler kapatılınca, Bursa’ya dönüyor ve evleniyor. 1929′da vefat eden babasının yerine Bursa’nın İzvat köyünde 15-16 sene kadar imamlıktan sonra Üftade Cami-i Şerifi’nin imam-hatipliğine tayin ediliyor. Şehirde hisar içindeki baba evine yerleşiyor. Burada 1946′dan 1952′ye kadar hizmet ediyor. 1952′nin Aralık ayında Gümüşhaneli Dergâhı postnişini ve eski tekke arkadaşı Kazanlı Abdülaziz Bekkine’nin vefatı üzerine, İstanbul’a tayin ediliyor. Fatih-Zeyrek’te Ümmü Gülsüm Mescidi’nde vazifeye başlıyor.

Hocaefendi’yi Zeyrek’teki Ümmügülsüm camiine müezzin olarak tayin edildiğimde, (1956) tanıdım. Hocam sanki güneş gibi parlıyordu. Elini öptüm. Hoca efendi bir daha elimi bırakmadı. "Sağda-solda dolaşma. Seni bana emanet ettiler" dedi. Artık Hoca efendi benim manevi babamdı. Ben de onun manevi oğluydum. Benim babam vefat etmiş, Hocaefendi’nin de oğlu yoktu. Valide hanımın bana çok emeği geçti. Çamaşırımı yıkadı, yemeğimi pişirdi. Gelen misafirlere sofra kurulacaksa ben kurardım. Çarşı pazara ben giderdim. 1958′de Hoca efendi Fatih İskenderpaşa Camii Şerifi’ne tayin edildi ve vefatına kadar bu vazifede kaldı. Ben de Hocaefendi’nin yerine Ümmügülsüm Camii’ne imam tayin edildim.

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretlerinin 40 kişiye bir karpuz

Bursa’da Zühtü efendi vardı. Hoca efendi ile O’nun misafiri olduk. Hoca efendi sevdiği için bir tane de karpuz aldım. Hanıma, "Bunu doğra ve servis yap" dedim. Hanım bana bir çıkıştı ki: "Efendi sen deli misin? Bu bir tane karpuz kime yetecek? Oda misafir doldu" dedi. Gerçekten odaya girdim ki oturacak yer yok. Dört tane sofra kurduk. Her sofraya bir tabak karpuz koydum. Bir tabakta da Hocaefendi’ye sundum. O bir parça karpuz aldı ve bana "Mustafa bu tabaktakileri, diğer tabaklara böl. Ben fazla yemeyeceğim" dedi. Ben de emrini yerine getirdim. Sonra hanıma dedim ki: "Seni görüyor musun, seni, Hoca efendi belki de senin sesini duydu da karpuz yemedi." Hanım dedi ki: "Mümkün değil. Çünkü mutfakla salon arasında tam 3 tane oda vardı."

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretleri, Bu Milletin Mayası Müslüman
Biz Hocaefendi’nin de himmetiyle Sakarya üniversitesindeyiz. Ben Ticaret Hukuku Doçentiyim. Okulda ders anlatırken Allah bile demiyoruz. Yalnız biz namaz kılınca, üniversitenin büyük mescidi her vakit 3 defa dolup boşalıyor. Bütün öğrenciler, hocalar namaz kılıyor diye namaz kılıyorlar. Bu milletin mayası Müslüman. Üniversitenin bahçesinde bir tane oğlanla kızı el ele dolaşırken göremezsiniz. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de o zaman bizim üniversitede Doçent. Birgün Hoca efendi beni İstanbul’a çağırdı."Gel, beni Adapazarı’na götür" dedi. Daveti alır almaz İstanbul’a geldim. Sabah namazını İskenderpaşa Camii’nde kıldık. Eve gittik. Hoca efendi, valide hanım ve ben. Kahvaltı yapıyoruz. Hoca efendi ile aramızda bir sehpa var. Hoca efendi "Ye Mustafa" diye kaşıkla yemek uzatıyor, ben yiyorum. Hoca efendi gözümün içine baktı ve: "Bursa’ya gitsek ne dersin?" dedi. "Emredersiniz" dedim.

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretlerine itiraz edince
Yine böyle bir bayram öncesi İstanbul’a geldim. Hocaefendi’nin elini öptüm. "Denizli’ye gideceğim" dedim "Gidecek misin?" dedi. "Gideceğim" dedim. Bir defa daha sordu. Üçüncüde de aynı cevabı verince Hoca efendi "Git bakalım" dedi ama bu sefer soğuk bir sesle. "İzin verirseniz, gideceğim" demiyorum. Çocuklar arabada beni bekliyor. Yola çıktık. Görüş mesafesi 2 metre. Öyle bir sis var. Eskişehir’e varmadan önce benim farlar söndü. Olsun, sis lambalarıyla idare eder gideriz dedim. Bu sefer. Lastik "fıssss" etti. Mevsim kış. Çocuklar perişan. "Bu ne iştir?" O zaman Hocaefendi’nin "Git bakalım" sözünü bir daha duydum. "Ben şu camiye gideceğim" dedim. Gittim. İmam hazırlıksız çıkmış. Vaaz ediyor ama cemaat uyuyor. Neyse geldi sarıkla cüppeyi bana verdi. Bayram namazını kıldırdım. Hutbeye çıktım. Cemaat canavar gibi. Herkes uyandı. Bir buçuk saat hutbe okudum. Hutbeden sonra beni bırakmak istemediler. Yolda çocukların olduğunu, arabamın lastiğinin patladığını, farlarının söndüğünü söyledim. "Biz yaparız" dediler. Bir Almancı beni evine götürdü. Sonra arabayı yapmışlar. Çocukları da getirdiler. Orada Bayram yemeği yedik. Tekrar yola çıktık. İkindi vakti Denizli’ye vardık.

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretlerinin En çok sevdikleri ilahi
Ey Risalet Tahtının Hurşid-i Mah-ı Enveri
Ey Risalet Tahtının Hurşid-i Mah-ı Enveri
Vey nübüvvet mazharı, ahir zaman Peygamberi
Hak Senin Şanında Levlâk okudu Ya Mustafa
Yani Sensin nur Muhammed Kâinat’ın rehberi
Sure-i Şemsi-d Duha geldi cemalin şanına
Alemi kıldı münevver bu kemalin enveri
Ya Rasulallah şefaat kıl Gazali hasteye
Bir günahkâr ümmetindir, hem kamunun kemteri

Cenaze namazı 14 Kasım 1980 Cuma günü İstanbul Süleymaniye Camii’nde muhteşem, mahzun, vakur ve edepli bir cemm-i gafir tarafından kılınarak, mübarek vücudu, Kanûnî Süleyman Türbesi arkasında, kendisinden feyz aldığı hocaları ve üstadlarının yanındaki istirahatgâhına defnolundu.

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretleri İyi bir hattat idi, Bana da yazı dersleri verdi
Bana yazı dersleri verdi. Hoca efendi aynı zamanda iyi bir hattattı. Hamit Aytaç (hattat) gelmiş de O’nun yanında da yazmış. O’nunla da ortak eserleri vardı. Allah nasip ederse, inşallah bana verdiği yazılarını neşredeceğim. Mesela Hoca efendi bir cümle yazar, "Bunu 20 kere yaz gel" derdi.
Hocaefendi’nin hiçbir yemek seçtiğini hatırlamıyorum. Ne gelirse gelsin, "Yemeğin en güzeli hazır olanıdır" der, besmeleyi çeker, afiyetle yerdi. İtikafa girdiğimiz zaman tuz, su ve hurma ile iftar açardık. Hoca efendi hiç aksatmadan her Ramazan ayında itikafa girerdi. Ben de dedemin Denizli Yatağan’daki çilehanesinde girerdim. Vefatına yakın 4-5 sene kala izin vermedi. "Hayır buraya geleceksin, burada birlikte itikafa gireceğiz" dedi. İskenderpaşa’ya geldim. Birlikte girdik itikafa.

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretlerinden Anayasa Profesörü ders aldı
Bir gün Hukuk Fakültesi’nden hocam olan Anayasa Profesörü Selçuk Özçelik Hoca’ya Ahmet Davutoğlu Hoca’yı ziyarete gideceğimi söyledim. Özçelik "Ne olur beni de götür. Ben o yiğit insanı çok seviyorum" dedi. Sebebini de şöyle açıkladı: "Ahmet Davutoğlu Hoca, medeni kanunu eleştirdiği için mahkemelik olmuştu. Zengin Müslümanlar ‘Sen hocayı savun, avukatlık paranı biz vereceğiz’ dediler. Davaya girdim ki, bakan hakim, benim fakülteden öğrencim. Bana "Hocam sen merak etme. Davutoğlu hocayı kurtaracağım" dedi. Hoca’ya tam 3 defa, "Yani sen böyle demedin değil mi hocam, böyle diyen insanlar da var" dedi. Fakat Davutoğlu, "Hayır, bu eleştirileri ben söyledim" dedi. Önce Ahmet Davutoğlu’nu ziyaret ettik. Sonra Hocaefendi’ye geldik. Hoca efendi, devleti, devlet adamlarının adil olması gerektiğini, görevlerini, kuvvetler ayrımını anlatıyor. Selçuk Özçelik, "Hocaefendi’den ders almak istiyorum. Bu meseleleri bizden iyi biliyor" dedi.

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretleri Müslümanlar birlik olmalıdır
İskender paşa Camii görünmeyen üniversite olmuştu. Hoca efendi, camide pazar günleri ikindi namazlarını tâkiben devamlı ders verirdi. Ahmed Ziyâüddîn Gümüşhânevî hazretlerinin derlediği Râmûz el-Ehâdis isimli hadîs-i şerîf kitabını okuyup açıklardı. Müslümanların birlik ve beraberlik içinde bulunmaları gerektiğini bildirir ve şöyle derdi: "Görmez misin ki, yağmur ne kadar çok yağarsa yağsın, tanecikleri hemen birleşir, toplanırlar. Derken dereler, nehirler meydana gelir. Neticede bunlar barajları doldurur. Enerji santrallerini işletir, araziyi sular, şehirlerin elektriğini temin ederler. Bu nimet sayesinde insanlar rahata kavuşur, işleri kolaylaşır. Bu ne büyük bahtiyarlıktır. Bundan ibret almalı, birlik ve berberliğimizi temine çalışmalıyız. Tek tek hareket edersek, hepimiz helâk oluruz…"

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretleri davasında samimi idi
Mehmed Zâhid Koktu Hazretleri; güler yüzlü, sevimli bir zât idi. Mütevâzî, azîm sâhibi, hiç kimsenin gönlünü kırmaz, tanıdığına, tanımadığına selâm verir, güler yüz gösterir, gönüllerini alırdı. Hâfızası kuvvetli, konuşması samîmî idi. Çoğu zaman halk telaffuzu ile konuşur, karşısındakine konuşma fırsatı verir, kimseden bir şey istemezdi. Şeyhliğini ve makâmını büyük bir tevâzû ile gizlerdi. Gece ve gündüz ibadetlerine riayet eder, talebelerini de buna teşvik ederdi. Hayâtı boyunca pekçok talebe yetiştiren Hocaefendi’nin beş ciltlik Tasavvufî Ahlâk adlı eseriyle Duâ Mecmuası, Cennet Yolları ve Müminlere Vaazlar isimli eserleri vardır. Hazırladığı fakat henüz basılmamış olan başka eserleri de vardır.

Sabah namazını kıldıktan sonra İskender paşa Camii’nde Esma-ı Hüsna’yı okurduk. Yani Cenab-ı Allah’ı güzel isimleri ile anardık. Zikirsiz sabah yoktu. Ümmügülsüm Camii’nde de İskender paşa Camii’nde de her sabah Esma zikri yapardık. Çünkü Peygamberimiz Efendimiz buyuruyor ki: "Sabah namazını kıldığınız camide işrak vaktine kadar zikirle uğraşırsanız, Hac ve Umre sevabı kazanırsınız"

Hoca efendi, insanları sohbet esnasında eğitirdi. Yani, eğitimde Peygamber Efendimizin metodunu izlerdi… Alemlerin Sevgilisi’nin Medine-i Münevvere’de Ashab-ı Suffa’ya uyguladığı yöntemi… Bu metod, çıkar ve hesabiliğe dayanmayan bir yöntem.. Sevgi ve fedakârlık üzerine kurulmuş bir uygulama. Kendisine gelenlerin sıkıntılarını, büyük küçük bütün problemlerini dinler, kısa, ancak öz tavsiyelerde bulunurdu. Yakınlarına, talebelerine, dostlarına karşı son derece vefalı idi. Kimsenin kendisine gelmesini beklemez, tersine o yakınlarını arar ve ziyaret ederdi. Hocaefendi’nin kapısı gönlü gibi istisnasız ve protokolsüz herkese sonuna kadar açıktı."

Bugün Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin vefatının 30. yılı. O’nu rahmetle anıyor ve hasretle arıyoruz. Aralarında Cumhurbaşkanı, Başbakanlar, bakanlar, üniversite profesörleri gibi Türkiye’nin kalkınmasında emeği geçen insanları yetiştiren ve "Görünmeyen Üniversite" olarak isimlendirilen Mehmed Zahid Kotku hazretlerini anlatan ve O’nun icazetli talebesi olan Prof. Dr. Cevat Akşit diyor ki: "Benim babam vefat etmişti, Onun da iki kızı var, bir oğlu yoktu. Hocaefendi’nin hem müezzini, hem de manevi oğlu oldum. O’nu dinledim ve hep kazandım."

Hoca efendi, dostlarına, talebelerine ve ailesine karşı çok vefakardı. Vefanın üzerinde çok dururdu. Vefanın İslam’ın ziyneti (süsü) olduğunu söylerdi. Emanete riayet ve ahde vefa eden insanların, ömürlerinin bereketli olacağını, hainlerin dünyada ve ahirette rezil olacağını söylerdi. ‘Emanet dindir şeker kardeşim. Vücudumuz bize emanettir. Camimiz, memleketimiz, çoluk-çocuğumuz bize emanettir. Çocuğun ekmeğini nasıl düşünüyorsak, dinimizi de düşünmek lazımdır. Meyvenin iyisini arıyorsun da, insanın huyunun iyisini neden aramıyorsun?’ derdi. "Emaneti olmayanın dini yoktur. İslâm’ın kuvveti mürüvvettir. Mürüvvetli Müslüman daima hayırlara koşar, yardımlara koşar. Dinin bir de direği vardır. Bu ise vera’dır. İttika, haramlardan kaçmaya, şüpheli şeyden kaçmaya ise "vera" deriz. Haram lokma ile iyi ahlâk yetişmez insanda. Şu üç esasa çok riayet etmelidir. Bunlar, haya, emanet ve sıdk’tır. Peygamber Efendimiz, ‘Sadıklarla beraber olun’ buyuruyor. Sözde sadakat, harekette sadakat. Bir kimsede bu esaslar olmazsa, yaptığı çalışmalar, hebayı mensurdur. Yalanla insanın işi ileri gitmez. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Allah cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın. (Âmin)"

Mehmed Zahid Efendi k.s. hazretlerinden vecizeler
* "Allah’ın emirlerine uymayanlar, Peygamber Efendimizin emirlerine uymayan insanlar öyle bir zalimdir ki, o adamları asan Haccâc-ı Zâlim’den daha beterdir."
* "Saltanat sahibi olmak hüner değil, Allah’ın rızâsını kazanmaktır hüner!"
* "İki şey var: Seveceksin, sevileceksin!.. Sevmek için, sevilmek için ne lâzımsa onu yapacaksın!"
* "Allah’ı tanımayan insan, anayı babayı nasıl tanısın?"
* "En büyük felâket, insanları İslâm yolundan ayırmaktır."
* "Allah peygamberlerini nasıl seçti ise, velîlerini de öyle seçmiştir. Bizim işimiz Allah’ın emirlerini tutup, yasaklarından kaçmaktır."
* "Allah korkusu gönle girmedikten sonra, sözlerin hepsi boştur."
* "Okuma yazma bilmeyen cahil değildir; asıl cahil Allah’ı tanımayandır."
* "İbadetlerin en efdali, nefesleri boşa harcamamaktır."
* "Ne dervişlikte, ne şeyhlikte, ne imamlıkta iş yok; iş Allah’ın rızâsını kazanabilmekte, iş Allah’a kul olabilmekte!.."
* "Allah’ın rızâsı az fakat devamlı ibadetle ve günahlardan kaçarak kazanılır."

Araba almayın, motor yapan fabrikalar kurun
Hoca efendi, Türkiye’nin sanayileşmesini istiyordu. İskender paşa Camii’nin önüne park eden ve cemaate ait olan yabancı markalı otomobilleri görünce üzülüyordu. Bunu da açıkça şöyle ifade ediyordu: "Gavurcuklardan araba almaktan vazgeçin. Caminin önünde gavurcukların yaptığı otomobilleri görünce üzülüyorum. İnsanlarımızın ekmek parası için işçi olarak yabancı diyarlara gitmesi beni üzüyor. Araba alacağınıza atölyeler kurun, motor fabrikaları kurun. Muhtaç vatandaşlara iş bulun. Hem onlar İslam diyarında yaşama imkanı bulur, hem de biz, gavurcukların kölesi olmaktan kurtuluruz." İşte benim de ortakları arasında bulunduğum "Gümüş Motor" böyle kuruldu.

MSP’den aday olmamı O istedi
Ben Hocaefendi’nin dizinin dibinde yetiştim. MSP döneminde Sami Efendi’nin talebeleriyle Eyüp Sultan ve Fatih’i ziyaret ettik. İskender Paşa’ya Hocaefendi’yi ziyarete gittik. Hocaefendi’ye dediler ki: "Cevat Hoca’yı Denizli’den MSP’den milletvekili adayı yapmak istiyoruz, fakat O, ‘Ben ilim adamıyım’ diyor, olmuyor". Hoca efendi bana dedi ki: "Sen ahlak ve maneviyat ilmi almadın mı? Bunların yolu da ahlak ve maneviyat değil mi? Niçin bu talebi reddediyorsun?" Hoca efendi, Erbakan Hocayı da çok sever ve ona "Necmi" derdi. O böyle deyince, adaylığı kabul ettim ve Denizli’den aday oldum.

Hocaefendi’nin namazlardan sonra okuduğu sureler
Hoca efendi, iyi bir hafız olup, bol bol Kur’an okur, Peygamber Efendimizin "İçinde Kur’an’dan bir şey bulunmayan bir kimse, harap bir eve benzer" hadis-i şerifini hatırlatır, bizi de okumaya sevk ederdi.

Hangi sureleri okuduğumuza gelince:
1- Sabah namazından sonra Yasin suresini,
2- Öğle namazından sonra Fetih suresini,
3- İkindi namazından sonra Amme suresini,
4- Akşam namazından sonra Vakıa suresini,
5- Yatsı namazından sonra Mülk suresini okurduk.

Hoca efendi bu sûreleri mutlaka ezberlememizi isterdi. Ayrıca Cuma günleri namazdan önce Kehf suresi, Duhan Suresi ve Fetih suresini mutlaka okumamızı tavsiye ederdi.
Hoca efendi, Kur’an okurken mutlaka abdestli olmamızı, kıbleye yönelmemizi, diz üzerine oturarak, ağır ağır sanki Peygamber Efendimizin huzurunda okuyormuşçasına huşu içinde okumamızı isterdi. "Kendi işitebileceğin kadar ses çıkar. Fazla ses çıkarma ve gözünle sessiz de okuma. İyi bilesin ki, Kur’an-ı Kerim, Allahü tealanın kullarına lütuf ve ihsanıdır. Herkese şefaati dokunan bir şifa kaynağıdır" derdi.

Karadayı’nın evinde veda toplantısı
Evren Karadayı’nın babası zengin, Hocaefendi’yi de seven bir adamdı. Florya’da denize nazır büyük bir evi vardı. Hoca efendi, Anadolu’daki bütün temsilcilerini orada toplantıya çağırdı. Ben rüyamda gördüm. Bir de telefon gelince oraya gittim. Anadolu’daki bütün temsilcileri oradaydı. Anladık ki bu bir veda toplantısıydı. Yemekler yenildi şerbetler içildi. Osman (Çataklı) abiyle göz göze geldik. Muammer Dolmacı da bize katıldı. Hacı Bayram-ı Veli’nin "N’oldu bu gönlüm, n’oldu bu gönlüm? Derdi gamınla doldu bu gönlüm" ilahisiyle başladık, Hocaefendi’nin en çok sevdiği "Ey Risalet Tahtının Hurşid-i Mah-ı Enveri" ilahisiyle bitirdik. Hoca efendi de bu ilahilere katıldı. Sonra herkes Hocaefendi’yi şehrine davet ediyor. Ben de Adapazarı’na davet ettim. Hoca efendi, "Adapazarı’na gidiyoruz" dedi.

Ramuz okumamı bizzat Hoca efendi istedi
Hoca efendi bana icazet verdi. İzmir’de Ramuz sohbeti yapmamı istediğinde kendimi o mevkie layık görmediğimi söyledim. Hoca efendi beni azarladı ve "Ne diyorsam, yapacaksın" dedi. İzmir’deki hadis sohbetimize o zaman üniversitede görevli olan Ekrem Pakdemirli de gelirdi. Orada başladıktan sonra Paris’e gittim. Ramuz okudum Amerika’ya gittim Ramuz okudum. Mekke’ye gittim Ramuz okudum. Nereye gidersem gideyim Ramuz okudum. Bir çok kişi namaza başladı. Kendine çekidüzen verdi. Elhamdülillah, Allah hep yükseltti. Ben itiraf ediyorum. Çok bilmiş bir Hoca değilim ama reytingler Ramuz el-Ehadis sohbetlerinin çok izlendiğini gösteriyor.

Cenaze namazını Mahmut Efendi kıldırdı
12 Kasım’ı 13 Kasım 1980′e bağlayan gece Hocaefendi’yi rüyamda gördüm. Üç kere beni kucakladı. Sarıldık. Sabah kalkar kalkmaz İstanbul’a geldim. Doktorların yüzündeki ifadeden Hocaefendi’nin gidici olduğunu anladım. Kimseyi içeri almıyorlar. O sırada damadı Esad Efendi geldi ve beni çağırdığını söyledi. Yanına gittim. Elini öptüm. Hocaefendi’nin yüzü gülüyordu. Helalleştik. Gülümsüyordu. 13 Kasım 1980′de Perşembe günü öğleye yakın, dualar, Yasinler, tesbih ve gözyaşları ile uyur gibi bir halde iken ahirete irtihal eyledi. Bu esnada Süleymaniye, Şehzadebaşı, Fatih ve çevrelerinde trafik durmuş, Süleymaniye’nin içi ve avlusu kâmilen dolduğu gibi, cemaat sokaklara taşarak Esnaf Hastahanesi’nin yanına kadar uzanmıştı. Vefatını duyanlar içinde Anadolu’nun en uzak şehirlerinden olduğu kadar Avrupa’dan gelenler de vardı. Uzakta bulunan muhiblerinden çoğu da vaktinde haber alamama yüzünden cenazesine yetişememişlerdi. Cenaze namazını Mahmut Efendi kıldırdı. Vefatı İslâm Alemi’nde de büyük üzüntüye yol açmış, Suudi Arabistan’da, Kâbe’de, Kuveyt’te ve daha başka şehirlerde gıyabında cenaze namazı kılınıp, dualar edilmiş, ajanslar bu elim vefat haberini yayınlamışlardı.








Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Ramazan Bayramı'nın ilk günü merhum şeyhi Mehmed Zahid Kotku K.S. Hazretleri'nin kabri

Mehmed Zâhid Kotku Hazretleri’nin eserleri

1. Tasavvufî Ahlâk (5 Cilt)
2. Cennet Yolları
3. Mü’minlere Vaazlar (2 Cilt)
4. Ehl-i Sünnet Akaidi
5. Ana Baba Hakları
6. Hadislerle Nasihatlar (2 Cilt)
7. Nefsin Terbiyesi
8. Tezkiretül-Evliyâ Tercümesi
9. Risâle-i Hàlidiyye Tercümesi
10. Evrâd-ı Şerif
11. Faydalı Dualar ve 32 Farz Mecmuası
12. Yemek Âdâbı

Konuşmalarından Hazırlanan Kitaplar
1. Zikrullahın Faydaları
2. Özel Sohbetler
3. Peygamber Efendimiz
4. Tenbihler






yaptığın iyilikler ve kötülükler

Günahlarımızın Dökülmesi

40 Hadis Ezberleyenler   

cumanın fazileti ve cumaya hazırlık


kaynaklarımız:


www.google.com


www.yahoo.com


www.bing.com


www.yandex.com

mozilla.org


kaynaklarımız:


www.google.com


www.yahoo.com


www.bing.com


www.yandex.com

mozilla.org




3 yorum: