Ebû Hüreyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: (Riyaz Salihin)
Faydalı işlerde hizmetlerde gözü açık davranmak, fırsatları değerlendirmek, bu konuda da hızlı olmak yüce dinimizin tavsiye ettiği yegâne aceleciliktir. İsabetle belirttiği üzere, Elden kalan elli gün kalır. İyilerin tembelliği, kötülerin faaliyetidir.
İyilik yapmayı ve faydalı işler görmeyi nefiste şeytanda istemez, nefse çok ağır gelir. Bu tür işlerinde daima ertelenmesini isterler. Geleceğin neler getireceği belli olmaz. Hadisimizde bunlara dikkat çekilmekte, kopkoyu karanlık içinde tanınmaz hale sokarak büyük fitnelerin ortaya çıkmasın dan önce, güzel şeyler yapmaya bakmanın gerektiği hatırlatılmaktadır. Olumsuzluk o nokta ya varabilir ki ortalık öylesine allak-bullak olabilir ki, ALLAH c.c. korusun, insan mü’min olarak sabahlamış iken o günün akşamına kâfir olarak girebilir, mü’min olarak girdiği gecenin sabahı kâfir olarak çıkabilir
Tam anlamıyla fitne, kargaşa kaos ortamıdır. Böyle zeminde kimse yaptığını, ne yapması lâzım geldiğini bilmez.. Din gibi, iman gibi kutsal değerler, küçük dünyevi karşılığa satılır, peşkeşte çekilir. Öz değerler yabancı ve düşmanlık sisteminin hükmü altında kalınabilir. Müslümanlar bu tür sıkıntıyı ve acılı günleri tarih boyu yer yer yaşaya gelmiştir.
İyilik yapmayı ve faydalı işler görmeyi nefiste şeytanda istemez, nefse çok ağır gelir. Bu tür işlerinde daima ertelenmesini isterler. Geleceğin neler getireceği belli olmaz. Hadisimizde bunlara dikkat çekilmekte, kopkoyu karanlık içinde tanınmaz hale sokarak büyük fitnelerin ortaya çıkmasın dan önce, güzel şeyler yapmaya bakmanın gerektiği hatırlatılmaktadır. Olumsuzluk o nokta ya varabilir ki ortalık öylesine allak-bullak olabilir ki, ALLAH c.c. korusun, insan mü’min olarak sabahlamış iken o günün akşamına kâfir olarak girebilir, mü’min olarak girdiği gecenin sabahı kâfir olarak çıkabilir
Tam anlamıyla fitne, kargaşa kaos ortamıdır. Böyle zeminde kimse yaptığını, ne yapması lâzım geldiğini bilmez.. Din gibi, iman gibi kutsal değerler, küçük dünyevi karşılığa satılır, peşkeşte çekilir. Öz değerler yabancı ve düşmanlık sisteminin hükmü altında kalınabilir. Müslümanlar bu tür sıkıntıyı ve acılı günleri tarih boyu yer yer yaşaya gelmiştir.
Hadiste haber verilen fitneler bir kaç şekilde tezahür edebilir:
* İki müslüman grup arasında sırf ırkçılık ve kızgınlık sebebiyle çatışma çıkar. Karşılıklı olarak can ve mala tecavüzü helal sayarlar.
* Yöneticiler zâlim kimseler olur, müslümanların kanını döker, mallarını gasbeder, içki içerler. Bazı kişiler de onların haklı olduklarını savunurlar. Hatta bazı âlim geçinen kişiler, onların işledikleri bu tür haramların işlenebileceğine fetva verirler.
* İnsanlar arasında dine muhalif ilişkiler, alış-verişler vs. cereyan eder. Bunları helal sayarlar.
Bunlar ve daha sıralanabilecek diğer görüntüler, fark edileceği gibi tamamen kişinin din ve imanına dokunur. Fitne de zaten din ve imanın tehlikeyle yüz yüze kalmasıdır.
Sabah-akşam, iman-küfür arasında gelip gitmeye vesile olacak fitne ortamlarına düşmemek için daha önceden iyi işler işlemeye gayret etmek, iman uyanıklığının işareti ve tabii bir gereğidir.
-Dine, imana sıkı sarılmak gerekir.
-Durum kötüleşmeden, müslümanlar güzel işler yapmakta birbirleriyle yarışmalıdır.
-Âhir zamanda fitneler, gece karanlıkları gibi birbiri ardınca gelip duracaktır. Gelen gün, geçeni aratacaktır.
-Dîni, dünyevî herhangi bir değere değişmek, bu işin en çirkin ve kötü sonucudur.
-Kötüler ve kötülükler, ancak iyiler ve iyilikleri çoğaltmak ve desteklemek suretiyle önlenebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder